Rızamızın İmalatı Yapılıyor!
İdeoloji ve İktidar İlişkisi
İdeoloji, birçok düşünür tarafından çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Stuart Hall, ideolojinin tanımını açıklarken, Raymond Williams "Dünya görüşü veya sınıf bakış açısı olarak soyutlanabilecek değerler ve inanç sistemi" demiştir. Samuel Becker ise "kendimizi ve dünyayı algılama biçimimizi yöneterek doğal veya aşikar diye gördüklerimizi denetler" ifadesini kullanmıştır. Bu tanımlar, ideolojinin dünya görüşlerimize aracılık eden bir fonksiyon olduğu fikrini temellendirmektedir. Ancak, ideoloji aynı zamanda bir iktidar aracıdır.
Bu noktada, bir bilgisayar oyunu olan Frostpunk'tan bir örnek vermek istiyorum. Oyunun hikayesi, buzul bir kıyamet sonrası hayatta kalmaya çalıştığınız bir grup insanı yönetmeye dayanıyor. Kararlarınız, tebaanızı yönlendirerek sanayi, askeri, evlilik, çocuk işçiler, sağlık ve erzak durumları, çevre faktörleri gibi birçok etkene bağlıdır. Oyundaki ilginç bir strateji, tebaanıza yeni bir din aşılamak ve bu kıyamet senaryosunda insanların her şeye inanmaya meyilli olmalarını sağlamaktır. Kendinizi Tanrılaştırdığınız bir senaryo ile halkınızı kolayca yönlendirebilirsiniz.
Bu oyun örneği, iktidarın, tebaasını veya halkını yönlendirme amacıyla ideolojiyi kullanabileceğini gösteriyor. İdeoloji, bireysel ve örgütsel düzeyde etkili olabilir ve nasıl yönlendirildiğine bağlı olarak değişebilir. Kitapta, Amerika'daki medya ideolojisinin liberal demokrasinin bir yansıması olduğu belirtilirken, Türkiye'nin daha toplumsal bir düzeyde fenomenler yaşadığına işaret edilmektedir. Medyanın güçlü olduğu ülkelerde, medya ideolojisinin baskıcı bir şekilde yayılabildiği ve fenomenlerin arttığı gözlemlenmektedir.
Sapkınlık Mevzuatları ve Medya
Sapkınlık mevzuatlarına gelince, açıkcası ilk kısmı Orwell’in 1984’te anlattığı gibi sürekli değişen İdeolojinin sürekli değişen suçlarının, sürekli olarak yenilenmesi olarak anladım. Mevcut ideoloji için x suç değilken, bir hafta sonra olan bir gündemden dolayı bir anda ideolojinin cephe almasıyla suç sayılıyor, sapkınlık sayılıyor.
Bunu Haberlerde yansıtmaktan bahsedilen kısım çok karmaşık ama çok basit. İktidarın ideolojisinin hükmünden veya vereceği cezalardan korunaklı bir şekilde haber yapma durumu. Hükümetlerce değişen yayın politikaları, ve kendi içişlerininin ‘’sapkınları’’ ile dışişlerinin ‘’sapkınlıklarını’’ arasındaki sunum farkından bahsedilmiş. Esas önemli kısım bence bir sonraki kısım SINIRLAR. Neyin Sapkınlık olup olmamasıyla alakalı olan kısım.
3 farklı alandan bahsedilmiş. Meşru tartışma, uzlaşma ve sapkınlık alanları. Meşru tartışma aslında büyük abilerin, Siyasilerin haliyle Kanaat önderlerinin, İdeoloji sahiplerinin tartıştığı kısım. Bence diğer iki halkayı oldukça bu alan yönlendiriyor. Uzlaşma alanı ise Gazetecilerin/habercilerin işini yapması gereken kısım, ilk halkadan hareketle oluşan her şeyin incelenmesini, doğrulanmasını ya da yanlışmasını sağlayacak olan kısım. Sapkınlık alanı ise tam bir anarşik. Hepsine karşı, hepsine uyumsuz, hep bir mevcut ahlaktan ters olan alan. İktidar ideolojisine ters, Medyaya ters. Burada neyin sapkınlık olduğunu aslında dolaylı olarak İktidar belirlerken Halka bunları kanıksayan kısım pek tabi ki MEDYA. Medya kuruluşlarınca halka ‘’ideolojinin istediğince’’ sunulan şekilde dayattılır.
Sınırlar ve İdeoloji
İktidar ve Marksist Paradigma bölümünde aslında Marksist görüşün temelinde yatan şey var.
Güç = İktidar = Sermaye . Sıralamada istediğiniz yeri değiştirin hiçbir anlam bozulmuyor. Sermayeyi elinde tutmak için kapitalist bir sistem yürüterek altındaki işçi sınıfın bilinçlenmesini önlemek zaten İktidar gösterisidir, bunu yapabilmek için güce ihtiyaç var. E bu da zaten mevcut Sermayeyle çok rahatça kazanılıyor. Sermayeyi elde tutmanın yolu tabiki artık vahşilik değil artık Seve seve olması lazım bunların ki bunun üzerine Chompski amcamızın RIZA kavramısı vardır. Medya yoluyla İktidar taraf kendini yarattığı kültürün yeni Tanrısıymışcasına gösterir. Foucault’un (kel ve zeki bi adama saygım sonsuz ama işte gay olması yönüyle magazinsel olarak ciddiye alamıyorum) İktidar kavramına yaklaşımında da aynı şey mevcut Panoptikon’dan bahsedersek eğer olayın aslında bir yukarıdan yapılan bir müdahele gibi değil, aşağının kendi kendine müdaheleyi kabullenmiş olmasıdır. Olmasa da korkuyla yönetilmesi yeterli. Üstyapı’nın Altyapı’yı Rızayla ya da Korkuyla desteklemesi de Medyanın dayattığı kültürle mümkündür. HA! pek taki ekonomik dalgalanmalara göre ideolojik veya politik görüşler muhakkak değişecektir. Kültür değişecektir. Dünyanın farklı yerlerindeki sosyo-ekonomik durumlar ve onlara göre güncellenen ideoljiler bunun net göstergesidir. Darbelerden, halkın liderini sokakta öldürmeye kadar da gidebilir, sokakta alkışlanarak yeni bir devrim de olabilir.
Güç, İktidar ve Sermaye
Ben çoğunlukla Medyanın en büyük silah olduğuna inanırım. Eskilerde ‘’kurtarırsa bu düzeni Proleterler kurtarır’’ varmış. Yenilere doğru ‘’ yakarsa bu dünyayı garipler yakar’’ geldi. Protestan kültürde bilhassa yer edinmiş bu İktidara karşı gelmeliyiz ama gelemiyoruz, Örgütlenmeliyiz ama gelemiyoruz, yapmalıyız çünkü değişmeli durumları var. Mevcut düzenin çarklarının nasıl döndüğünü fark eden insanlardan çokca çıkar bu. Fakat artık devir değişiyor. Dinozorların yakalayamadığı bir döneme doğru gidilecek. İsterim ki Medyayı yöneten insanların İktidar olması değil, İktidarı yönetebildiği bir gelecek olsun yarınlarımız.
İktidarın egemen ideolojisinin, Medya aracılığıyla yansıtılması, silah zoruyla yansıtılmasından çok daha kolay ve kabul edilebilir bir durum.
Orta asya Türklerinin Müslümanlığı kabul etmesini kılıç zoruna yormak saçmadır mesela.
Sizi öldüren bir ideolojiyi asla kabul etmez aksine kin tutar intikam beslersiniz. Ticaret gibi, yönetim gibi, değerler gibi faktörlerle inanç değiştirmeye yol açılabiliyorsa günümüz dünyasında Dijital Dünyanın en kolay yapabileceği şey fikir ve zihin savaşı; İnsanlara medya yoluyla ideoloji pazarlamak, kabul ettirmek, yerine göre rıza duymasını sağlamak yerine göre korku duymasını sağlamak. Medyanın ideolojileri yayma ve şekillendirme gücünü anlamak, toplumun değerlerini, inançlarını ve dünya görüşünü etkileyen karmaşık bir süreci çözümlemek anlamına gelir. Bu süreçte, medyanın ideolojik etkisini sorgulayarak, daha bilinçli ve eleştirel bir şekilde medya içeriğine yaklaşabilir, kendi dünya görüşlerimizi ve değerlerimizi daha iyi anlayabiliriz.